GERÇEK YAŞAM ÖYKÜM - KARİYER NOTLARIM




Kariyerimin 25  yıl boyunca bana kattığı  değerler, tecrübeler benden  alıp götürdükleri ne varsa hepsi bu satırlar arasında umarım okumaktan keyif alırsınız.

İş hayatına her zaman  sıkıcı ve monoton derler.

Evet öyle  olabilir,  nedense benim için hiç de öyle olmadı evet kabul ediyorum bazı zamanlar zor hatta  içinden çıkılamaz anlar olmuştur ama her zaman çalışma sevgim ve azmim  daha ağır basarak bu durumdan kurtulmuşumdur.

Çaışmak  beni her zaman ayakta tutan, motive eden vazgeçilmezimdi..
 Hangi iş alanında çalışmış  olursam olayım;  hep severek, hep  isteyerek  özveriyle  kariyerimin doruk noktasına ulaşmayı başardım.

Şimdi geriye dönüp baktığımda iyi ki de bu denli azimli bir çalışma  hayatım olmuş diyorum yoksa asla hayatımın iplerini elime alıp bu denli rahat yaşayamazdım.. 




ÇALIŞMA  ORTAMLARI 

Çalışma  ortamlarımız bazen çok güzelken
bazıları içinse  aynı şeyi   söyleyemeyeceğim malesef..



Benim için; duvarları süsleyen yağlı boya tablolar, misafir karşılama alanları ve toplantı odalarının güzelliği hep dikkatimi çeken ve  sevdiğim şeylerdi...

Çalışma ortmının rahat aydınlık ferah olması önemliydi..

Benim çalışmak zornda kaldığım bazı ofisler ise;  genelde  soğuk sıradan ,  gereksiz renkler ve bölmelerle doluydu..

Creative alanlarda çalışma  ve özel sektörlere yöneldikçe bu mekanların daha güzel mimarilere  evrildiğini görebildim..
 
Çalışma hayatında beni en çok   rahatsız eden şeylerden biri de çalışma alanımızı  aynı anda bir kaç kişiyle paylaşıyor olmak ve hemen akabinde  içeride ki yoğun gürültüden dolayı  işten verim alamıyor olmaktı..

Müşteri temsilciliği yaptığım dönemlerde, telefonla arama yapmak , randevu almak  program oluşturmaktan dolayı bu tarz alanların gürültülü olması beni engelleyen şeylerdi..  

Özellikle çat kapı gelen müşteriler ve ziyaretçiler de işin içine girdimi o gün tümden kayıptı benim için..

İşi bilmeyip  yeni başlamış  bir  elemanın  ve  bu sesinizle birlikte  tüm ofisin  yaptığınız iş hakkında  gerekli  tüyoları ve bunu  kendisi yapacak kadar  öğrenmesinin tuhaflıgına mı yanarsın yoksa bu kadar yoğun arzulu ve istekli  çalışmanın  herkes tarafından garip karşılanmasımıdır  garip olan bilemedim. 

Ayrıca  mesai bitiminde herkes evine koşa koşa giderken senin masan da hala yapacak işlerinin olması tuhaf  geliyordu haliyle insanlara..

Herkesle samimi olmak zorundaymışsınız gibi insanların  sizden bir parça güler yüz beklemesi , boş sözlerle  beyninizi doldurması,  karşınızdakilerin  karakterinizi huyunuzu suyunuzu ve şaka sabır tahammülünüzü ölçüp tartmadan ofis içi lakırdıları  aynı seviyeye indirgemeye çalışması  kaçınılmaz bir trajikomikti..

Egosu yüksek  patronlar, sorunlu muhasebe elemanları, durup dururken maaşından kesmeye yer arayanlar yok yemek parası  yok geç gelmeler  yok şu kadar saat çalıştın diyen biçare avarelerle  uğraşıp durdum yıllar yıllar içinde..

Bazı iş yerlerine tüm sabrımla sebat edip dayanırken bazı iş yerlerine de hiç eyvallahım olmadı diyebilirim.

Çaycısına çemkirip tüm ofis çalışanlarının  kıskanç dolu bakışları altında ezilmekten dik durarak kurtulduğum en büyük intikamın başarı olduğuna inanarak yapılan tüm  toplantıların en baş köşesine kurulduğum hiç kimseyi hiçbir şeyi iplemediğim, kendime has güvenli havamla liman da değil fırtınaların tam da ortasında kaldım ben  her zaman..

Yaptığım işe aldığım maaşa altımdaki arabama bile  çoğu zaman   layık görülmeyerek kıskanıldım ben..

İş anlaşmazlıklarında, o naif ince kırılgan asaletli  sesimin biraz çatallı biraz yüksek çıkmasıyla freedinin kabusu havasında  çok da tanıdıkları gibi bir insan olmadığıma kanaat getirip adımlarını bana karşı daha bir dikkatli atmaları ve adımın  geçtiği her yerde  iki kere düşünüldüm ben.

Vay be meğerse ben neymişim dedim inanın yazının burasında:)))))

Beni tanıyan bir sever tanımayan bin sever:)))

Çalışma şartları patronların egoları iş yerinde ayağımı kaydırmaya çalışan sinsirella kılıklı insanlardan yıllar yıllar yıllarca bıktım ben..:))

 Kendini kurumsal  pazarlama alanında bir kadının da gövde göstereceğine inanamayıp hor görenler, mümkünse el ayak altından çekilip hatta yok olmamı bekleyenler ;((

Mobbingin dik alasını yaşamama vesile olanlar insanlardan bıktım ben..

 Sesime bile tahammül edemeyip,  diğerleriyle aynı haklara sahip olmamı hazmedemeyen şirket personelleri ve daha niceleriyle yıllarca  mücadele edip durdum ben..

Emin olun çoğu kez;  kendi istifamı verip ayrıldığım şirketlerden firma dışı  çalışarak daha fazla efor gösterip, adımı  o  toplantı masasında geçirmeyi her zaman destur edindim ben:))

Bazı iş yerlerinde özellikle anlaşabildiğim , sevebildiğim dertleştiğim  aynı frekanstan insanların da bulunduğu ortamlarda çok konuştuğum ki bu yazıyı okuyanlar hemen kendilerini tanıyacaklardır:)))   bazılarında  ise  suskundan öte sus pus olduğum  kendi derdimin kendi yangın kavrulası acımın kabuğunda  kendi meşgalelerimle suspus  düşünceli ama bir o kadar da neşeli kalmaya gayretlendim ben..

 Tüliş oldum, Tüliniçe oldum, kimi zaman Tülinko oldum, herkesin sırdaşı Neşeli Tülin ablası Tülin hanım Tülin bey:)) oldum ben...

Kimi zaman yoğun bir şekilde   hatta bazen günlerin saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadan, masamdan hiç kalkmadan kahveyi suyu ekmeği çayı  unutarak günlerimi araba  köşelerinde çalışarak geçirdim ben..

Dışarıda olduğum vakitler  eş dost arkadaşların ofislerinde  elimde peynir ekmek bir bardak çayla günlerimi geçirdiğim zamanları saymıyorum bile..

Kimi zaman da sokaklarda, sahalarda  zaman  geçirip  elimde valizim uzak seyahatlere gidip evimin yolunu unuttum ben..

Çalışmadığım  dönemlerde ise hiç bir anın boş geçmediği home ofis havasında kafamda binbir projeyle  evin bir köşesine kurulup pısır pısır  azimle hırsla çalıştım ben..

Ben hayatım boyunca çalışmayı üretmeyi çok sevdim.. Sanat gözüyle bakmayı sanatsal düşünceyi sevdim ben..

Güzel sanatlar okumak, sanat tarih psikoloji araştırmaları ve bol bol kitap okumak hep benim işimdi..



Gelelim kariyer yolculuğmun ilk durağına..

Hem okuyup hem çalışmak zor tabi ama yine de benim için bir şeyleri başarıyor olmak kadar güzel bir şey olabilir mi?

İlk çalıştığım yer bir otomobil galerisiydi, ortaokula gidiyordum yazları bir süre  burada çalıştım.

Telefonlara baktım notlar tuttum. 

Bazende müşteriye çay ikram ettim satış bile yaptığımı hatırlıyorum..

Burada  şunu söylemek isterim ki erken yaşlarda çalışan insanlar bu haytatta daha çok başarılı oluyor..

Gözü erken açılıyor, para hesabı yapıyor evlendiği vakit, kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidebiliyor..

Sonraki 2. işim ise bir matbaa dükkanıydı. Kağıt kalem mürekkep kokusu davetiye baskıları derken   okul bitti vve ben gerçek iş hayatına erkenden adapte oldum.

 CC İletişim  Communation Center..

Türkiyenin ilk özel postanesi...

 Mecidiyeköy de  kurulmuş  kurumsal olarak çalışmaya başladığım fax  bilgisayar tarayıcı nedir öğrendiğim emekleyerek  adım atmaya yürümeye başladığım  zamanlar.

 Ne güzel insanlarla bir aradaydık;  o insanlar anılarımda, sönmeye yüz tutmuş hatıralarımda her sabah masama aldığım güzel kokulu mis çiçekler gazete okumanın keyfi sabahları  uzun ve karışık baget sandviçler.

 Mecidiyeköy'den Ferahevlere giden otobüs ve dolmuşlardaki  geç saatlerde yapılan   yolculuğun güzelliği, yağmurdan ıslanarak tarla başına koşarak gittiğim ipil ipil  gibi ıslandığım gençlik  anılarım.. 

Şimdi İsveç'in bilmem hangi  köyünde yaşayan o güzel insan:))

Hayatınızı etkileyen dönemler vardır ya işte benim için de orası öyle  bir yerdi..

Daha internetin ülkemize gelmediği bir dönemden bahsediyorum.

Bir grup kafadarın Ankara'da başlayan serüven dolu süreçleri,  sevgili patronlarım Melike , Haluk Çeçenin gelişime ve kişisel iletişime önem verdiği yıllar.
El yazısını hatırlıyorum da  özenli nizamlı tertipliydi şimdi kim bilir neredeler?

Hayalimde  kalan son anı derlemelerinde  Kerpe'de yazlıkta geçirdiğimiz bir kaç güzel gün,  ve  elimde kalan  gençliğe dair  fotoğraf kareleri..

Genç toy ergen olduğum yıllar bu yıllar,  aşık olduğum sevdiğim şiirler yazdığım bu yıllar, elimde devamlı yarım kalan bir romanın sayfaları bu yıllar..

Yazarlarla oturduğumuz cafeler  dostlar kasette çalan Nilüfer Kayahan:)) ve her akşam eğlenmek için gittiğimiz Etiler Bebek Taksim  Elmadağ diskotekleri:))



Sonra ne olduysa oldu  nasıl oldu da  bir türlü hatırlayamadığım, işten ayrılmanın sancılı süreçleri...

Kendini bilmenin ve artılarının farkındalığıyla belki daha iyi bir kariyer yaparım diye   ayrıldığım  güzel CC İletişim merkezi:)) 

Yıllar  sonra heyecanla, merakla sabırsızlıkla yeniden görmek için gittiğim de  kapandığını ve  taşındığını yerinde yeller estiğini görünce çok  üzülen ben..

 Bomboş bir bina bomboş duvarlar eşyasız camdan keskin silüetler. 
 Alt kata inip güzide cay ocağımızda  bir bardak  çay içerek ardıma bile bakmadan geçip gittiğim yıllar..


Yeni bir işe başlarken ki sevinciniz kadar ayrılmak ta bir o kadar üzücü ..

Yeni işim  sanatsal yönlerimi ortaya çıkaran,  sevdiğim şeyleri  bulmama vesile  olan ajans C+E reklam ajansı...

 Sunay Akın ve o tarz görüşleri olan yazarların özellikle  kitap kapak tasarımlarının  yapıldığı   bir reklam ajansı...

 Maslak taraflarını bilenler bilir Nazmi Akbacı iş Merkezi vardır orada..

  Maslak Çarşını yıkılmadığı, Papetlant'ın ve diğer alışveriş mağazalarının hemen alt sokağında içinde bir çok iş yerlerini  barındıran bir yer..

Ajansta çalışırken resimleri ressamları keşfettim , yazmayı çizmeyi ,güzel kahveyi ve o puronun şahane kokusunu sevdim burada..

Yöneticilerimiz  şahane insanlardı. 

Emine Günübek  - Cem Günübek:)) Tabi  o zamanların olmazsa olmazı ofisboyu Deniz..

Hala aklıma gelir huysuzlukları beni kızdırmaları şakaları..

Hayat sanki o zamanlar bize güzelmiş...

Ne dert ne tasa  ne gam ne  keder  her şeyin çok ama çok güzel olduğu yıllarmış vesselam..

 Güneşin yüzümüzü yaktığı içimizi ısıttığı bir minibüsle Hacı Osmandan Büyükdere' ye yüzmeye gittiğimiz , Sarıyer börekçisinden  sıcacık kıymalı börek yediğimiz,  Roma dondurmacısından dondurma yediğimiz çok ama çok mutlu olduğumuz yıllardı o yıllar...
 
Ben en çok Taksim ve Beşiktaşı çok sevdiğimi hatırlıyorum gök mavi güneş tepemizde sıcak günler, sıcak insanlar her şey kaygısız sade yalın ve de  derin.



Çocukken hep manken olmak istediğimi hatırlıyorum..

 Kariyerimde manken olamadım ama   ona yakın iş kollarında her zaman dolaştım sanırım. 

 Tekstil dünyası  tekstil sektörü hep beni kendine çekmiştir. 

 Tekstil ve kolları derken bir bakmışım ki yine yeni yeniden bu kez daha büyük bir reklam ajansındayım Gelişim Creative Reklam Ajansı..

İşte burada biraz durmak gerek; soluklanmak gerek yavaşlamak gerek bence pazarlamada kurumsal kariyerimin   yapı taşlarının  atıldığı yer burası...

Müşteri neydi? in miydi cin miydi?  müşteri kimdi? müşteriye nasıl emek verilirdi?  nasıl dönüş sağlanırdı? nasıl bağlanırdı? nasıl  randevu alınırdı ve müşteri her zaman haklı mıydı????

Ne güzeldir müşteriyle telefonda konuşmak ,derdini dinlemek  sattığın ürün hakkında bilgiler vermek..

 Çat kapı ziyaretlerine  gitmek  randevu almak bazenleri  alamamak..

Başarısız   olduğumuz zamanlarda   oturup hüngür  hüngür ağlamak:)))

Yaptığınız işten dolayı prezantabl bir havada   yenilikci bir anlayışla kendinle ilgilenmek  toplantılar da fönsüz rujsuz yapamamak...

Sık sık alışveriş keyfiyle,  mini etek topuklu ayakkabılara  pantolon ve klasik ceketlere  asılmak.
 
Benden hem yaşca hem de kariyer anlamında büyük insanlardan satış tüyoları almak ah ne güzel yıllar o yıllar..

O toplantıdan bu toplantıya deliler gibi koşturup; deliler gibi çalışmak  ha birde üstüne üstlük medya tv işleriyle haşir neşir olmak buda yetmedi hafta içi sürücü eğitimi almak  buda yetmedi öğle aralarında  bir zamanların ikonik  modası ahşap eğitimi almak  buda yetmedi 
ANNE OLMAK!!!!

Tabi ki o çok sevdiğim iş hayatımdan,  hızla tırmandığım kariyerimden  sevdiğim tatlı ortamlarımdan  pıt diye düşerek  gerileyerek  eve hapsolarak  bebek bakıcılığını üstlendiğim  daha anneliğin ne olduğunu bırakın kendimin bile kim olduğunu  keşfedemediğim bir  dönemde anne oldum ben.

 Kör topal yana yakıla, düşe kalka bu işinde üstesinden ciddiyetle gelerek bazen ağlayarak bazen çokça bağırarak  bazen içine kapanarak  bazen tüm dünyayı karşıma alarak anneliğe erdim ben...

Evet anne olmak?  annelik?  annelik neydi sanırsam orayı hep atladım ben  ta ki yıllar sonra yeniden anne olma düşüncelerimde  geçmişle geleceği birleştirdiğimde ne çok eksiği  yanlışı doğruyu yaşadığımı fark ettiğimde..

Dünyaya bir çocuk getirdiğinizde, insan yetiştirmenin önemi, çocuğun duygusal ruh dünyası, o küçük beynin gördükleriyle örnek aldıklarıyla şekillendirdiği hayat görüşü ne çok önemliymiş meğer..

Bir çocuk ilk dünyayı ilk hayatı anne ve babasının yanında öğreniyor, aile  ne kadar pozitif donanıma ve sevgiye sahipse, çocuk da büyüdüğünde kendiyle barışık oluyor, özgüveni tam oluyor, ruhu ve kişiliği tam beslenmiş kendini ifade etme yollarını rahatlıkla bulabiliyor. 

Kendini seviyor yani, kendini seven insan başkalarını da sevebiliyor kendine güvenen insan başkasına  da güven duyabiliyor..

Evlilik bana göre değildi bence, zaten evlendiğim de kendim daha çocuktum 22 yaşında ergenliğini tamamlayamamış  kendini bulamamış  bir çocuk:)

Daha çok okumaya, araştırmaya öğrenmeye hevesli yeni yetme aç bir çocukmuşum meğer..

Kendimi keşfedemediğim, önceliklerimin seçiciliklerimin şekillendiremediğim evliliğimin ilk yılları...

Bir de üzerine oturmayan sorunlarla dolu bir evlilikle beraber yeni bir bebeğin  gelmesiyle  yıllar sonra kaçınılmaz sonun ilk  habercisiydi belki de:((

Sonra ne hikmetse bir arkadaşımın da ısrarı ile sektör değiştirerek  sağlık sektörüne girerek  ilaç  mümessili olarak işe başladım ben.
 
Hem de nasıl bir başlangıç nasıl çılgıncasına  nasıl inanılmaz nasıl da farklı bir Tülin  olarak..

Herkesin yapabileceği bir şey mi bilmiyorum ama  mülakatlar eğitimler sınavlar derken sınav süresince  elenmeden  işe vakıf olarak yarıda bıraktığım kariyerime   geri  döndüm ben.

İyi bir maaş  altımızda  araba çift ikramiyeli bol piyangolu şahane yeni işim ve ben..

Aman Allahım rüya gibi bir şeydi:)))

Eğitimde, aldığımız gazla tüm sahalara tüm hastanelere  tüm doktorlara şevkle heyecanla, sevgiyle koşan bizler Deva ilaç ekibi..


Beş sene çalıştım o şirkette, çok güzel anılarım maceralarım oldu. 
Çok harika insanlarla tanıştım, yeni dönem yeni insanlar yeni hayata bakış açıları her şey çok güzeldi her şey.
 Kimi zaman nöbete kaldım kimi zaman reçete yazdım, kimi zaman eğitimlerde uyukladım kimi zaman bol bol seyahatler ettim ben..

Taki bir gün üzücü bir haberle  şirketimizin  satılacağı haberini duyana kadar.

Her güzel şeyin bir gün bitecek olması  kadar doğal ne olabilir?

Bir güzel rüyanın da böylece sonuna gelinmiş oldu tabi ki.

Uzun bir süre sağlık sektöründe iş aradım firmalarla görüşmelere gittim...

 Ama nedense olmayınca olmuyor  hızlı bir şekilde başladığım bu sektöre çok hızlı bir şekilde uzaklaştım resmen soğudum bu sektörden.

Eczanede tanıştığım bir arkadaşla, kozmetik ürünlerin satışına başlayıp  kariyerimde hızlı bir şekilde yükseldiğim yerden  fena düşüşe geçtim ben. 

Tabi o zamanlar genç olmanın verdiği toylukla sabır erdem  sebatkarlık cümlelerinin benim için yakından uzaktan alakası yoktu sanırım..

 Daha çok ben bilirim  ben yaparım, ben böyleyim  ben hallederim, bu benim işim, benim kararım madundaydım sanırım:(

Böyle anlarda insana ışık tutacak  mentorluk hatta şimdinin yaşam koçluğunu yapacak belki ağabeylik belki ablalık yapacak birileri lazımdı..

 Ne yazık ki bu da benim çevremde hiç olmayan bir şeydi.
Benim çevremdeki kadınların hepsi ev hanımı yada kocaları zengin hatunlardı.

Okuyan grup bile bir zaman sonra evlenip çoluk çocuğa karışıyordu.
Su akıp gitti önümden ama ben bir yol bulamadım.

Okumak ve kendini geliştirip ileriye bakmak en güzeli buydu ama üniversitenin  o saçma sapan sınav icatları, para pul muhabbetlerinden sonra okul hayatından da iyice soğumuştum.
Evet öğrenmeye açtım  her şeye yeniliğe çalışmaya azmetmeye ama  işler istediğim gibi gitmiyordu.

Her zaman kişisel anlamda kitaplar okumayı da  çok sevdim.. 
  
İşim için kişisel  gelişim kitapları okuyup eğitimler alarak   Gül  Kırçıl  Oğuz Saygın  ve daha nicelerinin yakın markajında oldum ben..

Her eğitim kendi içinde güzel şeyler barındırıyor;   Satış pazarlama , diksiyon vücut dili insan ilişkileri,  tele marketing satın alma idari işler  marka yöneticiliği gibi..

 Her defasında  kendime daha fazla  yüklenerek   öğrenme isteğiyle doldum ben. 

 Kendi işimi yapma hayallerim hep bu noktada başladı benim. 

  Ajans havasında  ofisim  işimin getirdiği  yeni   müşterilerim  toplantı odamın olduğu güzel işyerim ah ne güzel hayallerim ve ben..

İnsanların insanca çalışabildiği güzel bir ortam herkesin hakkı olmalı,  birbirini ezmediği, saygı sevgi çerçevesinde  bol motivasyonlu çalışma ortamı , güler yüzün ve anlayışın hakim olduğu çalışma ortamı oh ne güzel..

İyi firmalarla görüşmeler sağlamak,  tuttuğunu koparmak nede olsa bunların tümü bendim bende olan şey kelimenin tam anlamıyla iş aşkıydı..

Birde benim Amway maceram var ki durum içler acısı, elin Amerikalısı iş bilir yol bilir prosedür bilir, bizim hatunlarla bu işi yapacaksın da başarıya adım atacaksın da milyar dolarlık hayallerine ulaşacaksın da var sen git  işine:)))  

Çok emekler verdim güzel gruplar kurdum  ama hep yanlış insanlarla iş disiplini iç disiplini olmayan kişilerle bir arpa bile yol alamadım.

Bu işte en çok keyif aldığım şey hitabet yönümün güçlü olmasıydı..

Beni bu kadar oyalayan ve hayallerimden çalan bu işte sona erdikten sonra geldik şimdi iş hayatımın asıl dönüm noktasını oluşturacak en önemli kavşaklardan birine.

Bir anda nasıl oldu ne şekilde oldu bilmiyorum ama bende bir okuma aşkı başladı..

 Yeniden sınavlar yeniden ders telaşları yeniden ama bu kez daha güçlü hayata tutunma hayalleri...

 Sanki kanatlarım dinlemiş de yeniden bir uçma halleri mutluluk istekleri  yeniden kendini keşfetme yeniden kurslar dersler falanlar filanlar...

Medyatik  ve iletişim halleri..

Kadıköy'de bir kursa başladım  ilk önce,  matbaa işlerinde yada ajanslarda çalışırken işin baskı kalitesini rengini kapak tasarımlarını biliyordum zaten...
 
Bir an önce işin mutfak kısmını öğrenmeye çok hevesliydim..
 Renkleri grafikleri  tasarımları  ara yüzleri ve yazılımı öğrenmek için başladığım kurs da alt yapımın da yetersiz olması sebebiyle hiç bir şey anlamadım  ama derslere düzenli olarak  katıldım.

 Düzenli olarak notlar aldım merakımdan geri kalmadım   hatta işi biraz da abartarak   işi tam layıkıyla öğrenmek için küçük bir ajansa bile girdim. 

İyi ki de girmişim o ajansa  ne  çok şey öğrendim orada.. 
Arma Web tasarım hizmetleri, E-ticaret, Web master işleri, Google arama motoru, Hosting domain derken  

İşi biraz daha  ileriye götürerek burada  aşık oldum.
 Aşk ilişki  sevgi emek  yaşam evlilik hepsini ondan öğrendim. 

Bazen inanılmaz çok mutlu bazense  çok mutsuz oldum..
  Ama seçici olmayı  kendi kararlarımın arkasında durmayı öğrendim. 

 Hem kendime hem de hayatımdaki insanın özel alanlarına  saygı duymayı öğrendim bu ilişkide.

 Gerek para ihtiyacım olsun,  gerek zorlu yaşam şartlarımın getirisi olarak kısa süreli işlerde de  çalıştım bir dönem..

 Her çalıştığım iş yerinde bende olana bir tık daha fazla koyarak yoluma devam etmeye gayret ettim. 

Bu kadar hareketli bir dönemi geçirdikten sonra, tabi insana bir ermişlik bir bilmişlikte gelmiyor değil. 

Müşteri temsilciliğinden satış uzmanlığına satış uzmanlığından da kurumsal satış yöneticiliğine, pazarlama müdürü kıvamına   terfi etmek artık benim için çok  kolay tabi..

Hap gibi yutarım kuş gibi uçarım daha neler neler.

İlk yöneticilik deneyimimi yaşadığım yeni iş yerimdeyim ve 30 kişiyi yönetiyorum.
Yöneticilik ne kadar kolay görünse de büyük bir sorumluluk, herkese şirine gözükmek iyi güzel hoş fakat iş kurallara prosedürlere gelince arada kalmak da cabası,
suistimal edilmek zor durumları atlatmak elemanına bazen güvenerek hayal kırıklığına uğramak  moral vermek moral almak motivasyon yükseltmek ...

 İşe alım süreçlerini iyi değerlendirerek eğitim ve oryantasyon dönemlerinde faydalı olmaya çalışarak,  yönetici  müdür  pozisyonunda olmak  iş  sahibi olmak hiçte  öyle dışarıdan göründüğü gibi kolay değil gerçekten. 
Personellerle ilgili istemeden verdiğim  kararlar beni sonradan çok  üzmüştür.

Performansı  düşük elemanları işten çıkarmak bile başlı başına bir dert olmuştur benim için..

  Haksızlık olmaması için elimden geleni yapmak,  elemanı kollayarak  izin sürelerini ayarlamak  işini iyi yapamayan  elemanla birlikte oturup çalışıp emek vermek zordu  gerçekten. 

 Kimine iyi kimine kötü yönetici oluyorsunuz, alt üst dengeleri sağlamak çok önemli..

Biraz paragöz  vicdansız  soğukkanlı olmak, ukala  hadsiz olmak mıdır insanı başarılı  kılan bilemedim açıkcası ama benim iş anlayışım ve iş ahlakım bu sürece  eş zamanlı yürümedi galiba,
Ve yine bir yol ayrımında yine hazinli bir son ve işten ayrılma :))


İşten soğuyup bir süre çalışmama kararı alarak bir yaz dönemini evde başıboş  geçirdim. 
Çalışan insanlar bilirler bu durum fazla uzun sürmez iş düzeni var nizamı var sabah erkenden gider masanızda oturursunuz her şey rutin her şey kendi ahengi içindedir.

Ama evde olduğunuzda işler böyle olmuyor kafadan bir kere uyuyorsunuz uyumaya alışıyorsunuz..

 Düzen nizam hak getire,  ne çalışma nede başka bir şey evde olmak  ve uzun zamandır görmediğin arkadaşlarınla da bir arada olmakta  bir yere kadar.
Belli bir zaman sonra her şeyden sıkılmaya başlıyorsunuz.
Ben evi döktüm temizledim yok yine aynı sıkıntı geliyor böğrüme oturuyor, hiç bir şey yapmama duygusu yada bir şeyler ortaya koyamama duygusu beni içten içe yiyip bitiriyor.

Evdeyken kendi markam için uğraştığım   hadi yapalım, hadi tasarlayalım,  hadi sayfasını açalım  dediğim dönem bu dönemdir yani Madame Savon dönemi...

Sadece logosu için bile bir yaz çalışıp uğraştığımız ürün, ham madde araştırmaları için o üretici senin bu üretici benim diyerek yer gök inleterek çalıştığımız o kocaman  sıcak yaz günleri...
Değdi mi değdi tabi, markayı yaratarak  tasarlamak öz güven patlaması yaşamak ama paran var mı? sponsor bulundu mu? diye sorsanız garip bir sessizlik içinde kaldığımız fakat bir gün mutlaka ama  mutlaka çok başarılı olacağımıza inandığım güzeller güzeli Madame Savon'um. 

Biraz sermaye biraz çevre ve biraz da iş bilirliğiniz,  cemiyete bağlı kişiliğiniz varsa işinizin yürümemesi için hiç bir sebep yok, yok efendim bunlardan biri veya birkaçına sahipseniz de olmuyor o iş öyle hepsinin bir arada olması lazım.

 Başta bende sermaye olmayınca işim de tabi haliyle yarım kaldı ister istemez..

 Küçük bir ofis veya shoowrom havasında  açılan mağazada   Madame Savon özel tasarım ürünler  satmak amacım.
 Yapabilir miyim? yaparım sponsor bulunur mu? bulunur:)))

Bazen yolumuz yeni girişimcilerle çakışıyor tabi onlara butik ürünlerimden bir kuble hazırlayıp gönderiyorum. 

Fakat benim amacım daha bilinir bir marka olmak ,marka değeri zedelenmeden kaliteden ödün vermeden Madame Savon'u hak ettiği farklı yerlere taşımak..

Türkiye de  para dediğimiz zaman ;  üretim  makina, enerji  inşaat gıda ve otomobil sektörüne bakmak lazım 

Yaptığınız işte uluslararası takılmak yurt dışına açılmak ithalat ihracat ağından faydalanmak çok önemli.

Sanatsal işlerin pek de değer görmediği bir yerde yaşıyoruz... 

Yurt dıında tasarım okumak ve  ürettiğim eserlerin değer görmesini çok sterdim. 

Yazının başında manken olmak istediğimi söylemiştim. 

İnsanoğlu hiç bir zaman çocukluk hayallerinden vazgeçmemeli..

Evet bir manken olmadım ama her zaman tekstil tasarım ürünlerin çevresinde döndüm..

Bu kadar dolu dolu bir kariyer  yolculuğundan sonra demir ağları bu kez  Kurumsal İş kıyafetleri üzerine attım..

Bir gün bir ilan gördüm ve hayatım değişti desem çok klasik bir söylem olucak ama  gerçek bu iş kıyafeti sektörüne girişim bu şekilde başladı..

Arkadaşımla beraber  gittiğimiz iş görüşmesi sonrası hayatımda yeni bir sayfa açıldı..

Kumaş, üretim, yeni çevre, tedarikçiler yeni insanlar yei arkadaşlar yeni iş bitiriciler..

 Yaklaşık sekiz  yıldır aynı sektördeyim aynı sektör üzerinde farklı firmalarla fabrikalarla çalışıyorum. 

Bir işi severek yaptığınızda başarısız olmak imkansızdır. 

Çok çalıştım çok öğremeye açtım gecemi gündüzüme kattım ve bu sektörü hap gibi yuttum..

Belk de bana göre  şu an sektörün tüm  ihtiyacını  ve tedarik zincirini bilen bir bayanım diyebilirim. 

Bu alanda artı üzerine artı yaptım tabi şimdilerde sektörde yeni ürünler geldi ama  işin temeline bakarsak bir  fabrika için iş güvenlik açısından ne gerekir deseler konu nettir benim için.  

Fabrika ve iş yerlerine uygun kıyafetleri üretmek, firmalara uygun alev almaz kıyafetler önermek , iş ayakkabısı konusunda iş tecrübemi göstermek ..

Mesleğim kolumda altın bilezik,  tabi kurumsal dili bilmenin kurumsallaşmanın ve ileri seviye pazarlama tekniklerini bilmekte bu işin ballı kaymağı..

Sonuç olarak bu sektörü ve  işimi seviyorum fena da para kazanmıyorum hani..

Zaman geçtkçe de  deli bir firma  arşivide oluşturuyorsunuz..

Her açıdan donanımlı ve tecrübeli birsiniz artık ne güzel..

Kalbimin bir yanı hala görsel sanatlar da kalsa da, şu sıralar yeniden  üniversiteye hazırlanmaktayım. 

Bu kez çok kararlıyım görsel sanatlar veya sanat terapi  okumak için..

Umarım bu kez istediğim bu bölümü okuyabilirim ve mezun olduğumda kendimle daha fazla gurur duyabilirim. 

Yıllar önce yarıda bıraktığım  okuma serüvenimi bu kez olsun başarabilirim. 

İş hayatınızda başlangıç noktanız  çok kötü içler acısı olabilir,  önemli olan kariyeriniz için nelerden vazgeçtiğiniz ve onun için hangi yatırımları yapıp sabırla erdemle yola  devam edip etmediğiniz önemlidir. 

 Ayağınıza takılan  çalılara mı  takılacaksınız?  yoksa gözünüzü  zirveye mi dikeceksiniz?

 Hangisini tercih edeceksiniz?

Ben tercihimi her zaman doğru yolda olduğuma inandığım,   hayallerimin  peşinde koşarak yaptım..

Bir şeyi bin kere denerseniz o işin uzmanı olursunuz,   yenilgiyi düşünmeyip bol motivasyonla  yola devam ederseniz o işte başarılı olursunuz arkadaşlar.. 

Ben yapamadığım ve bozguna uğradığım işlerde  Atatür'ü  Edison'nu, Einsteni, Mozart'ı Frida Kahlo'yu  düşünürüm her zaman...

Umudumu yitirmeyip yeniden  başladığımda da mutlaka  bir yol çözüm  yol gözükür bana..

Başarısız olmak diye bir şey yoktur hedefi olmayan  insan vardır..

 Kurumsal pazarlama yöneticiliği,  kariyer yolculuğum daha bitmedi bende çalışma ve öğrenme açlığı olduğu sürece taş üstüne taş koymak benim görevim...  

Yarın bakarsınız sözlerim yenileriyle yer değiştirir.. Bir rüzgar eser fırtına bizi kavuşturur. 

Hayat bir enerji otobüsü gibi..

Kendinizi güzel günlere taşıyın, enerjinizi kimsenin çalmasına da izin vermeyin

Neyi seviyorsanız  hangi işden keyif alıyorsanız o işi  yapın,  göreceksiniz harika  bir  işiniz ve bolca paranız olacaktır. 

Severek yaptığınız ve emek verdiğiniz her şey size bir gün hakkıyla dönecektir. 

Yeter ki siz yoldan ayrılmayın sevdiğiniz iş  sevdiğiniz sektör üzerinde sebat ederek uzun yıllar çalışın..

Her geçen yıl kendinize yatırım yapın,  işinize  yatırım yapın  karşılığını kat be kat fazlasıyla alın..

Kurumsallaşmayı, standart ürünler oluşturmayı ve  işlerinizi  sıkı takip etmeyi unutmayın arkadaşlar.

Aşağıda güzel tavsiyeler var alın okuyun pek çok yerde faydasını göreceğinizi umuyorum hepsi de deneyimlenmiştir. 

Mutlu sağlıklı başarılı bir yıl olsun herkese:2021 TÜLİNKA

Yeni işe başlayanlara  veya ilk iş günlerini geçirenlere naçizane öneriler;

*Herkesle hemen samimi olmayın (kendini bilenleri ayırıyorum)  özellikle de avam takımı cahil cühela tiplerle, gün gelir zor durumda kalırsınız bu  tipler  yüzünden.

*Havayı koklayın, insanları iyi gözlemleyin, çaycıyla sırdaş olun, inanın dönen tüm fırıldakları onlar herkes den daha iyi bilir.

*Bütün bildiklerinizi ortaya dökmeyin.
 Başarının tadını yavaş yavaş ortaya koyun, işlerinizi satışınızı gizli yapın sonuçlanınca ortaya patlatın.

*İşinize vakıf olun  ne gerek var dediğiniz her şeyi öğrenin  işin detayını  ve işleyişi konusunda her şeyi bilin.
 
*Kendinizi işyerinizde vazgeçilmez yapın.

*Ağırlığınızı soğukkanlılığınızı sükunetinizi korumayı bilin..

*Güzel giyinin güzel kokun kendinize özen verin.

*Masanızı temiz tutun masanıza sizden parçaları abartmadan yerleştirin.
 Ara sıra çekmecelerinizi kontrol edip düzen tertip getirin.

*İşinizin materyallerini iyi öğrenin, firmayı iyi tanıyın rakiplerinizin artı ve eksi özelliklerini bilin.

*Herkese karşı kibar ve nazik olun patronunuzun  huyunu suyunu iyi keşfedin. Unutmayın huyunu bilmeden suyunda yüzemezsiniz..

*Uzayan konularda, karşı atağa geçmek yerine, tamamdır siz bana bırakın ben hallederim deyip konuyu kapatın laf dalaşına veya üste çıkmaya zorlamayın.

*İşinizi sıkı takip edin satış öncesi takipler satış sonrası üretim ve sevk her ürünü depodan çıkmadan önce kontrol edin  numunenizi  bizzat kendiniz götürün.

*Deneme ürünlerini  mümkünse faturalandırın.
 Faturanız yoksa resmi kaşe ve imzalı kağıt bırakın iade gelmeyen ve onaylanmayan işler için fatura kesileceğini bildirin..

*Her sattığınız ürünü veya gönderdiğiniz malzemeyi mutlaka dosyalayın teklif tedarik maliyet  fiyatları vs ne varsa.

*Üretime verdiğiniz her ürünü imzalı gönderin, ortaya yanlış ve  anlamsız bir ürün çıktığında  kontrol etme şansınız olsun.

*Alındığınız makam ve mevkiyi hazmetmeden işe yerleşmeden o iş ve göreve yanınıza yardımcı başkalarını aldırmayın, yoksa aldığınız kişi sizden daha fazla işi öğrenir  siz yedekte fazladan göze batan kişi olursunuz.

*İş yerinde ki mola saatlerine dikkat edin, mümkünse çok çalışkan olun bir süre mola vermeyin:))

*Sıkıntılı durumlardan şikayet etmeyin bırakın o işi fazla tezcanlılar yapsın.

*Şirketin menfaatini kendi menfaatiniz gibi düşünün  zevzeklere prim vermeyin kendileriyle  muhatab olmayın.

*İş mesai saatlerine dikkat edin akşamları mümkünse çıkmak için acele etmeyin:) en azından bir süre:))

*Sattığınız ürünü kaliteli sunun fiyattan taviz vermeyin toplantıyı gitmeden önce her şeyi  iyice organize edin.

*Toplantıya girmeden önce; firma çalışan sayısı alım sayısı hakkında bilgi edinin, iş örnekleriniz ve numuneniz mutlaka yanınızda olmalı...

  *Önceden vermiş olduğunuz teklif çalışmasının mutlaka bir çıktısını da yanınıza almış olun.. 

 Kurumsal'a dair her şeyinizle bir bütün ve hazırlanmış olarak toplantınıza katılmış olun.

Not: Bitmedi kariyer yolculuğumun ve maceralarımın devamı  gelecek yazıda...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AVŞA ADASI & ERDEK & KİRAZLI MANASTIRI KEŞİFTEYİZ

YENİ YIL GAZELLEMESİ

ISLAND OF MARMARA

METAMORFOZ GÖKÇEADAM

KAMP VE DOĞA YÜRÜYÜŞÜNDE ARA ÖĞÜN / SMOOTHİE ÇEŞİTLERİ

Frida Kahlo'nun Renkli Dünyasında Olmak.