DRİNA KÖPRÜSÜ & THE BRIDGE ON THE DRINA
''Dünyanın bir tarafında bir yerde bir piyango çekiliyor savaş yapılıyor ve hepimizin alın yazısı da böylece uzaklardan belirleniyor'' “.
Drina köprüsü adlı eseriyle Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan
İvo Andriç, uluslararası ün salmış Yugoslav yazarlarından biridir.
İvo Andriç romanının başlıca kişisi olarak bu köprüyü seçmiş, köprünün tanık olduğu üç yüz elli yıllık tarih olaylarını da adeta mizansen olarak kullanmıştır.
Bunu yaparken kuru yavan bir kronikçi gibi davranmamış, usta bir anlatımla eserine doğup büyüdüğü bu bölgenin masallarını, efsanelerini, gelenek ve göreneklerini bu masala katmayı unutmamıştır.
Böylece Drina Köprüsü'nde köprünün yapılışı Sırbistan isyanları kolera salgınları su baskınları işlenmiş, ayrıca Bosna Hersek'in Avusturya tarafından işgali bu bölgeye demir yolu getirilişi 1912 Balkan savaşı 1914 haziranı'nda Avusturya veliahdı Ferdinand'ın Sırp bir genç tarafından öldürülmesi konu edilmiştir.
İstemediği bir delikanlıya verildiği için kendini bu köprüden azgın Drina'ya atan güzel boşnak kızı Fato'nun acıklı serüveni, kumarcı Glasinçanin'in yarı gerçek yarı masal halinde anlatılan kumar tutkusu tek göz Salko'nun gazinocu Lotika'nın yaşamları da inceden yer verilmiştir.
Drina köprüsü yüzyıllardır üzerine yazılıp çizilen stratejik olduğu kadar da politik açıdan da önemli bir köprüdür.
Hangi yaşta okunursa okunsun, kitabın büyülü dünyası bizi hemen içine alıyor..
Balkan topraklarının hangi köşesine bakarsanız bakın yaşanmış binlerce kimi acı kimi tatlı hikayeler yatar .
Drina köprüsü kitabına konu olan köprü'de böyle başarılı bir çocuğun hikayesi ile başlamaktadır.
Kendi halinde yaşayan küçük bir köyden ufak bir çocuk Osmanlı askerlerince götürülür.
Ama O ufak çocuk zekidir çalışkandır beceriklidir .
O ufak çocuk Sokullu Mehmet Paşa'nın ta kendisidir.
Sokullu'nun küçücük yaşta ayrılıp koparıldığı toprakları ailesini unutmayacak kadar hafızası kuvvetlidir .
Başarılı ve azimli yapısı sayesinde, saltanatta gelinebilecek en yüksek mevkiye kadar çıkan Sokullu , elindeki fırsatı değerlendirip doğduğu topraklara bir köprü yapmayı ister.
Şansına kendisi gibi devşirme olan Mimar Sinan ile aynı dönemde yaşadığı için köprüyü kendi adına ona yaptırır.
Tarihleri ve kültürleri birleştiren Mimar Sinan, bugün Avrupa'nın ve diğer ülkelerin merkezlerinde var olmuş bu yapılar, köprüleriyle şifahaneleriyle ibadethaneleriyle medreseleriyle kendisine hayran bırakmıştır.
İvo Andric Drina Köprüsünü öyle güzel bir dille anlatıyor ki kendinizi o şehirde yaşarmışcasına hissedersiniz.
Yıllar geçtikçe köprünün çevresindeki yapıların sadece yapı olmadığını ve bir tarihi doğurduğunu ilerleyen zamanlarda'da bu tarihin nasıl yıkılıp yok olduğunu gerçekçi edebi bir dille bizlere aktarmıştır.
İvo Andriç , bunları anlatırken ne tarihçi edası ne de romancı havasıyla söylemiştir.
İnsanoğlunun tabiata olan ilişkisini su toprak yağmur ve kar ile mücadele içinde çok güzel bir çerçeveye sığdırmıştır.
Kitabı okurken, bir yandan da değişen, gelişen dünyanın yeni ve eski yönetimlerin savaşların insanların tabiatla olan münasebetinden daha zorlayıcı olduğunu görüyoruz.
Bundan 3 sene önce Saraybosna yolculuğumuzda yolumuz Karadağ Kotor'la buluşmuştu.
Gece yaptığımız karanlık ve virajlı yolculukta Vişegrad'ı talihsiz bir şekilde gözden kaçırmışız.
Belgrad, Kotor, Saraybosna'ya kadar gidip Vişegrad şehrini görememek bizim için kötü oldu..
Vişegrad şehrini gerçekten çok merak ediyorum.
En azından iki üç günlüğüne gidip kalabilirsem çok mutlu olurum.
Böylece kitapta geçen olayları kişileri daha detaylı araştırıp fotoğraflama şansım olur.
Eminim kitabı bilenler de en az benim kadar merak etmişdir bu yemyeşil balkan memleketini.
Andric’ ten sonra hiç kimsenin son yaşanan savaşı ve köprünün şahit olduklarını kaleme almak istemeyeceğini düşünmekteyim.
Çünkü tarihe utanç soykırım katliam kelimeleri ile geçen bu savaşta binlerce Visegrad'lı Boşnak öldürülerek Drina nehrine atılmıştır.
Maalesef ki yine bedenleri Drina’ da yapılan bir baraj inşaatı esnasında tesadüfen bulunmuştur ve bugün kimlikleri tespit edilenler Srebrenitsada ki Potoçari mezarlığındadır.
Balkanların her köşesi böyle mezarlarla, böyle acılarla dopdolu.
Böyle bir acının yaşandığı topraklarda gözyaşı hüzün ve hikayeler asla bitmez.
Sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla Drina Köprüsü, yakın bir zamanda ödüllü yönetmen Emir Kusturica tarafından filme çekilecek..
Köprüye yeni hikayeler ekleyemem ama en azından çorbada benim de bir tuzum olsun istedim.
Yolunuz bir gün düşerse de sarp dağların arasında saklı kalmış ünü ülke sınırlarını aşmış Vişegrad'ı ve Drina köprüsünü görmenizi tavsiye ederim.
Sırtınızı dayayıp köprünün altından deli gibi çağıldayıp akan Drina'ya sessiz fısıltınızı bırakın.
Hayatınıza pozitif bir enerji çekip geleceğinize yön veren kitaplar okumanız dileğiyle..
İstanbul 2018 Tülin Özkul
Yorumlar
Yorum Gönder