Madame Savon YOLDA

'İnsanların fotoğraflarını renkli olarak çektiğizde  onların giysilerini görüntülemiş siyah beyaz fotoğrafladığınızda, ruhlarını görüntülersiniz.' Yaklaşık 10 yıldan fazla farklı  açı ve  kadrajlarda severek  fotoğraf çekiyorum. Gerek siyah beyaz, gerek doğa , gerekse de endüstriyel tasarım mimariyle  ilgili çektiklerimden güzel geri dönüşler alıyor olmam doğru yolda olduğumun güzel işaretleri.. Böyle karanlık renksiz  kadrajları, apansız  umarsız önüme çıkan siluetleri çekmekten çok keyif alıyorum.  Siyah beyaz fotoğrafı çekerken gerekli  açıyı nerede kullanacağınızı  iyi bilmemiz lazım.. Dış mekanlarda siyah beyaz fotoğraf çekmek için  gölge en temel tercih unsurudur.  Normalde de siyah gördüğümüz gölge, siyah beyaz bir fotoğrafta çok daha baskın halde görünecektir.  Bir portre fotoğrafında siyah beyaz fotoğrafı tercih ediyorsak modelin yüz ifadesine odaklanmalıyız... Model, duygularını ne kadar iyi fotoğrafa yansıtabilirse, fotoğraf o kadar anlamlı ve güzel olur. Yağmurlu

  ''Dünyanın bir tarafında bir yerde bir piyango çekiliyor savaş yapılıyor ve hepimizin alın yazısı da böylece uzaklardan belirleniyor'' “.   Drina köprüsü adlı eseriyle Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan  İvo Andriç, uluslararası ün salmış Yugoslav yazarlarından biridir.  İvo Andriç romanının başlıca kişisi olarak bu köprüyü seçmiş, köprünün tanık olduğu üç yüz elli yıllık tarih olaylarını  da adeta mizansen olarak kullanmıştır.  Bunu yaparken kuru yavan bir kronikçi gibi davranmamış, usta bir anlatımla eserine doğup büyüdüğü bu bölgenin  masallarını, efsanelerini, gelenek ve göreneklerini bu masala katmayı unutmamıştır.  Böylece Drina Köprüsü'nde köprünün yapılışı Sırbistan isyanları kolera salgınları su baskınları işlenmiş, ayrıca  Bosna Hersek'in Avusturya tarafından işgali  bu bölgeye demir yolu getirilişi 1912 Balkan savaşı 1914 haziranı'nda Avusturya veliahdı Ferdinand'ın Sırp bir genç tarafından öldürülmesi konu edilmişti

Selam herkese, Uzun zamandır görüşmediğim okul  arkadaşlarımla birlikte Şile Doğa tatil köyüne gidiyoruz.. Sabah erkenden  yarı telaş yarı heyecan  eşliğinde karışık duygularla uyandım...  Akşamdan  özenle hazırladığım küçük sırt çantamla hazırız.. Üstümde yeşil mini şortum, beyaz spor ayakkabılarım ve şapkamla, tıpkı okulda bando takımına katılan şen ola çocuklar gibiyim.. Yolumuz uzun aşağı ykarı Çekmeköyden şileye varıs nerden baksanız bir saati alıcak gibi.. Yol boyu orman yeşillik ve gökyüzü nefis, etrafı izlemekten alamıyorum kendimi.. Sohbetler bir yandan eski anılar canlanıyor bıir yandan.. Otelimiz Şile yolu üzerinde nefis bir yere konımlanmiş ..Otobandan geçerken herkesin görebileceği uzun bir kaleyle çevrelenmiş i çeri girdiğiniz anda havanız değişiyor.. Oh be iyi ki gelmişim diyorum son anda vazgececeğim aklıma  gelerek.. En güzeli düşünmeden evden kendini dıları atıcaksın.. Yol boyu nefis manzaralar gördük şile gözlemeciler de cabası.. Yolunuz düşerse bir gün karadenizli

Yeşil vadinin en tepesinden bir kartal edasıyla  çevreyi gözetliyorum... Sıra sıra geçen kamyonlar,  iş makinaları, uzaklara baktıkça küçülen asfalt yol dikkatimi çekiyor.. Rüzgar deliler  gibi  yüzüme saçlarıma doğru estikçe esiyor.. Bilmediğim bir rotada yeni yerleri görme arzusuyla yanıp tutuşuyorum.. Önümde uzanan yol kıvrıla kıvrıla aşağı iniyor.. Nereye gittiğimi bilmeden sağdaki soldaki tabelaları takip ediyorum. Yol beni derme çatma küçük bir gözlemecinin önüne getiriyor.. Fırından taze çıkmış ekmekler sıra sıra raflarda gözüme çarpıyor,  içimi hoplatan kokulara daha fazla dayanamayarak  kendime  peynirli bir gözleme söylüyorum.. Bu arada mekan sahibi  Hanife ablayla da  güzel bir sohbete başlıyoruz.  Küçük kuzinesin de ekmek pişirip  gözleme yaparak dişiyle tırnağıyla mekanını inşaa etmeyi başarmış  Hanife ablayla böylece  tanışmış oluyoruz... Önce gözleme, sonra yumurta sonra da fırında pişirdiği ekmeğini  paylaşınca, aramızda ufaktan bir dostluk kıvılcımı başlam