YAVRU KÖPEK - LOHDİCAN
Değerli ve sevgili okuyucu nasılsın?
Şu an bendeniz iş yerimde camdan dışarıyı seyrediyorum.
Yılbaşında beklediğimiz kar neredeyse şimdi ufaktan attırmaya başladı.
Eskiden yılbaşı dediniz mi kar erkenden yağmaya başlar, eski dostlarla birbirimizi arayıp telefon da ''karlar düşer'' şarkısını söylerdik.
Hangi dönemde yağmur, hangi dönemde kar yağacak bir bilinmez denklem gibi.
Yanlız dışarıda inanılmaz keskin bir soğuk var ki sormayın resmen kemiklerimiz titriyor, içimiz üşüyor o fenalar fenası hapşuruktan şirket olarak hiç birimiz kendimizi alamıyoruz.
Yılbaşında beklediğimiz kar neredeyse şimdi ufaktan attırmaya başladı.
Eskiden yılbaşı dediniz mi kar erkenden yağmaya başlar, eski dostlarla birbirimizi arayıp telefon da ''karlar düşer'' şarkısını söylerdik.
Hangi dönemde yağmur, hangi dönemde kar yağacak bir bilinmez denklem gibi.
Yanlız dışarıda inanılmaz keskin bir soğuk var ki sormayın resmen kemiklerimiz titriyor, içimiz üşüyor o fenalar fenası hapşuruktan şirket olarak hiç birimiz kendimizi alamıyoruz.
Ben bu yıldan çok umutluyum, hem maddi hem manevi, hemde özel anlamda çok güzel bir yıl olacağını hissediyorum.
Geçenlerde, ofisimize yeni bir yavru köpekçiğin gelmesiyle beraber monoton iş akışımız bir anda renklenmiş oldu.
Bize yeni alışmaya çalışan ve adının Lohdi olduğunu öğrendiğimiz yavru köpekçiğin bebeksi halleri, kendini uykudan alamaması, daha yeni doğmuş bir bebek gibi etrafını yadırgayıp, yattığı yerden bizi izlemesi ona karşı merakımız daha çok uyandırdı..
Adına önce Loki ,Lohdi denirken, yeni gelen fabrika üretim müdürümüz tarafından sevip sarmalanıp yeni bir isim takmasıyla oldu mu size adı Lohdican...
Lohdican yavrucuk, önceleri hiç kıpırdamayıp hareket etmezken, benim el altı pazar verdiğim tatliş kuru üzümler sonrası ufaktan canavar olma yolunda ilerlemeye başlamaz mı?.
Monoton geçip giden günlerimiz ve iş hayatımız da renklenerek daha da hareketli geçmeye başlamış oldu.
Devrilen saksılar, dökülen topraklar, yenilen bitkiler, hırpalana eşyalar ısırılan kanepe ve duvarlar:) ben bu kadarını sayıyorum gerisini siz düşünün artık:))
Monoton geçip giden günlerimiz ve iş hayatımız da renklenerek daha da hareketli geçmeye başlamış oldu.
Devrilen saksılar, dökülen topraklar, yenilen bitkiler, hırpalana eşyalar ısırılan kanepe ve duvarlar:) ben bu kadarını sayıyorum gerisini siz düşünün artık:))
Tabi ki bu yaramazlıklarına haylazlıklarına hiç ama hiç aldırmadan, severek, okşayarak, konuşarak ve evimizden getirdiğimiz az biraz sükseli yemekleri de yediğini görerek mutlu olduğunu gördüğümüz Lohdican'ı gerçekten çok seviyoruz..
İçimizdeki neşenin daha da artmasına sebep olan Lohdican'a gitgide hepimiz bağlanır olduk.
Biz nereye, Lohdican oraya, hayvancağız öyle bir seviyor ki bizi belli ki annesi babası , zannediyor bizleri:))
Biz nereye, Lohdican oraya, hayvancağız öyle bir seviyor ki bizi belli ki annesi babası , zannediyor bizleri:))
Özellikle de beni daha çok sevsin ve bana daha çok alışsın diye yapmadığım şaklabanlık, maymunluk, sevimlilik kalmıyordu hayvancağıza...
Ses tonumu değiştirip daha samimi konuşmalar, yakın göz teması kurmalar , yaptığı yanlışları, vurdu kırdıları , sakarlıkları sineye çekip görmezden gelmeler, gayet sakin bir uslupla kızmadan bir çocuk şefkatiyle kendisini çok sevmeler ve daha nicesi.
Masamın altına sığındığı vakitler de avucumun içiyle kafasını, yanağını çenesini, okşayıp, vücudunu sıvazlayıp, onun diliyle konuşarak geri durmuyordum.
Bu şekilde yapıyordum çünkü; hayvanlarla sevgimizi içselleştirmenin, karşılıklı sevgiyi bağımlı hale getirmenin başka da bir yolu yok diye düşünüyordum.
Bu şekilde yapıyordum çünkü; hayvanlarla sevgimizi içselleştirmenin, karşılıklı sevgiyi bağımlı hale getirmenin başka da bir yolu yok diye düşünüyordum.
Tatliş kedim Pıtır'dan tecrübeli olmam sebebiyle de arada onu uyuduğu yerden kaldırıp, güzel tonlamalarla , hoppa happi yuppi, hadi oğlum çınlamalarıyla hayvancağızı oradan oraya koşturup iyice coşturuyordum.
Sonuçta bebek gibiydi ne gösterirseniz onu öğreniyor dünyayı sizin gözünüzden görmeye çalışıyordu bir tanecik Lohdicanımız.
Masamın dibinden ayrılmayan Lohdican kuzusu, tüm gün yanımda uyuyor uyumakla da kalmayıp , o tatliş kafasını ayakkabılarıma bacaklarıma sürterek mutluluktan ölüyor:)))
Masamdan azıcık kalkayım su alayım, az hareket edeyim, mutfağa, koridora dışarı çıkayım desem yandım allah, ikiz bebe gibi dizimde dibimde, peşimde, önümde ardımda benden ayrılmamacasına benle beraber her daim yanımda.
Buraya kadar bana göre her şey normal gibi, asıl anormal olan şey, bir hayvanın beni bu kadar seviyor ve yanımdan ayrılamıyor olması bizim iş yerindekiler tarafından garipsenmesi...
Hayvanlara fısıldayan kadına çıktı adım desem yeridir.:)))
Galiba ben İnsanlardan daha çok hayvanlarla anlaşıyorum.
Hayvanlar bu dünyanın sessiz kahramanları, ne dedikodu yapıyor, ne ayağınızı kaydırıyor, nede kıskançlık ne meret dünya vari işlerden bir zerre haberleri yok yavrucakların.
Dünyanın en masum en tatlı ve en içten varlıkları onlar.
Bazen biraz hayvandan kendimi geri çekeyim uzak durayım diyorum, ama banamısın demiyor güzel gözlüm uzaktan bana tatliş tatliş süzüm süzüm bakmaktan geri durmuyor..
Hatta onu koridora çıkarıp araya bir duvar gibi bir şey koydum bana mısın demiyor kuzum, eşyaların üzerinden atlayıp yine bana gelme yine dizimde uyuma derdinde.
Sağ tarafımdaki cam panelden arada ona el sallıyorum.
Çıldırıyor oradan yavrucak:))
Çıldırıyor oradan yavrucak:))
Sonuç olarak hayvana sevgi vermek, emek vermek bambaşka bir şey...
Tüm canlılar sevmeyi ve sevilmeyi hak ediyor.
Ha çocuğunuza bu kadar bakmış emek vermiş sevmişsiniz, ha şurada yatan ağzı var dili yok yavrucağa sahiplenip sevmişsiniz.
İnanın bana göre hiç bir farkı yok..
Sevgi aynı sevgidir, sevginin dili kemiği olmaz.
Ha çocuğunuza bu kadar bakmış emek vermiş sevmişsiniz, ha şurada yatan ağzı var dili yok yavrucağa sahiplenip sevmişsiniz.
İnanın bana göre hiç bir farkı yok..
Sevgi aynı sevgidir, sevginin dili kemiği olmaz.
Bir zamanlar çok sevdiğim bir arkadaşımın şimdi çok uzaklarda anısıyla beraber bende yaşayan bu dostumun bir sözü vardı;
'' Tülin, gerçek aşk her şeyden bir parçada, kimi zaman bu evlat sevgisinde, kimi zaman kedine duyduğun sevgide, bazen evde özenle büyüttüğün mandalina ağacında demişti.''
'' Tülin, gerçek aşk her şeyden bir parçada, kimi zaman bu evlat sevgisinde, kimi zaman kedine duyduğun sevgide, bazen evde özenle büyüttüğün mandalina ağacında demişti.''
Nedense bu sözleri çok hoşuma gitmişti, gerçek aşk neydi? neye duyulan özlemdi?
Ormandan gelen esintiyle, sesimiz rüzgara karışmıştı o günkü sohbetimizle..
Ormandan gelen esintiyle, sesimiz rüzgara karışmıştı o günkü sohbetimizle..
Güzel bir hafta ve hafta sonu olsun tüm çalışanlar için , ezilmeden yıkılmadan, daha güçlü olarak.
Merhamet hep sol göğsümüzde kalsın, hiç oradan çıkmasın.
Sevgiler dostlar hepinize.
Merhamet hep sol göğsümüzde kalsın, hiç oradan çıkmasın.
Sevgiler dostlar hepinize.
Ama dizinizde eteğinizde de benim gibi minik bir Lohdican kuzusuyla beraber.:))
Yorumlar
Yorum Gönder