Bir Ömür Nasıl Yaşanır? - İlber Ortaylı
BİR ÖMÜR NASIL
YAŞANIR? - İLBER ORTAYLI
Gençler bilse yaşlılar yapabilse;
Ömür dediğimiz şey ne kadar da kısacık bir an, göz açıp kapayıncaya kadar bir de bakmışsınız ki ki güzeller güzeli hayatımız geçip gitmiş önümüzden...
Literatürlere sığmaz olmuş güzel bir hayat yaşamanın ve tadını çıkartmanın nazlı hikayesi.
İnsanoğlu faniliğin istilası içinde yaşayıp gidiyor, geçmişin ve geleceğimizin hayallerini kurmanın ne ehemmiyeti var şu günlerde..
Sağlık sıhhat bir de afiyet lazım bize hızlıca tüketip yitirdiğimiz saattlerde..
Gördüğümüz hissettiğimiz sevdiğimiz her şeyin fazlasıyla bir oburluğu mevcut..
Öze saygınlığı hakedişi kalmamış çivisi çıkmış bu dünyada...
Gençler diyorum gençler gençlerimiz nazlı çiçek gibi sülün sülün evlerimizde odalarımızda, uykulu uykusuz bilgisayar başında..
Duygu deryalarına yetişemediğimiz, kimi zaman sevgi depolarını hunharca boşalttığımız ergenimsi yaşların ucundan yakalamayıp sevgi seline gereksiz boğduğumuz gençler gençlerimiz.
Lütfen biraz sevelim onları lütfen biraz daha fazla anlamaya çalışalım onları...
Oturup konuşalım hayallerini, hislerini, arkadaşlarını ve bize hissettikleri canı gönülden sevgilerini.
Kafalarında yaşattıkları ütopya da bir nebze olsun bilinçaltlarına kodlayalım ebeveynliğimizi...
Yaşlılık , yaşlılar ve yaşlılarca düşünüp yaşamak ta var işin en son ucunda...
Karışık yazdım farkındayım demem o ki gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse..
İnsan oğlunun yaşı geçip aklı kemale erdikçe, beyni ve ruhu da hayat buluyor olgunlaşma yollarında..
Kendi geçtiği yollarda ne kadim öğretiler var, yanlış doğru kulvarında...
Önce ''karşımızdakini anlamak'' ne demek sormak gerekiyor kendimize?
Hayat okulunda bir elimizde benzin diğer elimizde su mu taşıyoruz sorunlar baş gösterdiğinde..
Bir çiçek ne ister nazlılık bakım derecesi nedir?
Bir çocuğun istediği tek güzel şey şefkatli bir kol ve uzun rüyaların kapısını aralayan mis uykular mıdır?
Şefkat verilen her canlı pozitif sevgiyi iyi bir yakıta dönüştürebilir mi?
Empati ve sevgi birliğinde karşımızdakinin algısını hangi dereceyle ölçebiliyoruz?
Yoksa görünmeyeni görmek görünmeyeni hissetmek konusunda duygu düşüncelerimiz şiddete, çığırtkanlığa ve yabancılaşmaya mı evriliyor.
Vücut kimyası kadar ruh ve isketimiz de bütünleşiyor hücresel formüllerde, Beyin bir düşünceden diğer bir düşünceye geçerken milyonlarca kez olasılıksızlar formüllerini hesaba katıyor..
Düşünmenin gücü, düşünmenin hızı , düşüncelerin pozitif bakışı..
Ruh dünyamız ta içerilerde ver allah çoşkuluyken , beyin hücreleri ve snapsları, uzayın genişleyip büyümesi gibi bizlere farklı yollardan akıl hocalığına soyunuyor daha biz farkına varmadan yaşadığımız olaylarda..
Gençleri gençlerimizi anlama yolunun daha çok başındayız.
Hem tarihi yeniden yazıp keşfeder gibi, hem de uzayın derinliklerinde yeni bir tür arayışında olmak gibi...
Bilimsel devrim niteliğinde hayatlarımız, kendi kabuğuna çekilmiş gibiyiz her birimiz.
Yuval Noah Harari ile birlikte geçmiş tarihimizi aralayıp bakınız; göbeklitepe,de ki ilk yerleşim izlerini çözmeye çalışıyoruz.
Hazır okumaya bu kadar hız kazanmışken zihnin gizli yaşamı nıda bir çırpıda hatmederek modern dünyanın çoktan kaybolmuş bilişsel sevgisini teknolojinin ve tarihin yardımıyla odaklanıp kenetlenerek bulmaya çalışıyoruz.
Karanlıkta her sonuç her çabamız ve bulgularımız gerçeğin bir uzantısı çıkıntısı aslında...
Bizi biz yapan değerlere sevgimizi emeğimizi zamanımızı vermek yapadıklarımızı ergenlere yüklemek barbarlık genlerimizde..
Ön görü dediğimiz şey işte tam da bu nokta da ortaya çıkıyor...
Biz hayatı yaşayarak öğreniyoruz, hayat da bizlere bedel ödetiyor karşılıklı ve gizli bir anlaşma var gibi aramızda...
Kazananı aramak değil yaşam macerasında işimiz...
Birileri mutsuz olurken mutlu olmanın faydası kime ne?
Kazanmak ve kaybetmek iki başlı şeytanın cehaleti...
Önemli olan, kaybettiğimizde ruh dünyalamız incindiğinde ayağa yeniden kalkabilme gücümüz var mı ona bakmak asıl mesele...
Sarıp sarmalanmaya en çok da şu zamanlar da ihtiyaç duyduğumuz günlerde...
Gençleri daha çok sevelim daha çok koruyalım.
Yıkmayalım kırmayalım hassas dünyalarını..
Onlar bu dünyanın değil geleceğin insanı, geleceğin düşünürü geleceğin filozofu ve çok değerliler çok kıymetliler...
Görmesini bilene tabi; koştuğumuz yaşam maratonun da kenara çekilip soluklanarak kalp atışlarını dinlediğimiz gençlerimiz çok ama çok özeller ve sevilmeyi en çok da onlar hak ediyor...
Bir öğretmene bir mentora güçlü bir çınara ihtiyaçları var yaşam yollarında..
Bize düşen görev; onların içinde yanan ateşin közünü daha da sıcak tutmak ve yüksek potansiyellerini en doruğa çıkarabilmek...
Biz ebeveynlerin tek görevi bu insanlığa iyi bir insan yetiştirmek, sadece etle beslemek en güzel eşyaları almak değil...
Ruh dünyalarının kapılarını aralayarak alnından öpmek çocuklarımızın.
İnsanlık tarih öncesinden beri alt üst kimliğini her daim irdelemekte...
Rol model belirleyip kimilerine ışık kimilerine ateş yakmakta...
Cehaleti yenmek tek görevimiz bizim.
Tarihimizi, geçmişimizi ve bizi bekleyen geleceğe ön görü oluştururarak hayatın akışını emanet etme düşüncesi var gençlerimize...
Güzel bir kitap okudum geçenlerde , istedim ki herkes okuyup nemalansın..
Yüksek ulu bir güç koca bir çınar ağacı gibi gölgesinden faydalanabilene ne mutlu:)
İşte karşınızda kültür entelijans hazretleri İlber Ortaylı...
Güzel hafta sonları dostlarım hepinize , kendinizden deliler gibi keyif alabileceğiniz yanlızlık desturunuz olmadan...
Karantina Günlükleri / Oğluma küçük bir hediye...Mayıs 2020
................
Kitaptan Alıntılar ve Mutlu Hissettiren Öğretiler...
*İnsanların bir kısmı maalesef
doğuştan zayıf olur ve hastalıklarla boğuşur, bir kısmı ise sıhhatlidir fakat
zekasını çalıştırmak imkanı bulamamıştır.
Böylelerin bir kısmı mutlu
olur.
Hayatı fazla kurcalamadan
masallarda ve mesellerde Hans denen
safdil mutluluğuyla geçinirler.
Bir kısmı ise, verilen terbiyeye göre fazla ilginç olmadan hayatlarına devam ederler.
*Gençken güzel olanların yaşlılığa doğru fiziki değişimle ellerindeki güzelliği kaybettikleri bilinir.
Bazı insanlar vardır ki hayat yolunda ilerledikçe ilginç , saygın ve hatta güzel olmaya başlarlar.
Yaşadıklarına karşı duyguları ve mantıklarıyla durdukları ve muhakemelerini
çalıştırdıkları için dünyanın sorunları ve dengesizliğiyle ilgilendikleri için yüzlerinin çizgileri değişir.
Haddeden geçen bir zarafet ve olgunluk onların portresini
oluşturur.
*Herkes kendi talihinin
mimarıdır.
Hayat, derbederlik ve
tembellik için çok uzun; fakat hırsla, yağma ve haydutluk yapmaya değmeyecek
kadar kısadır.
Hayat duygularla çalışılacak ve resmedilecek bir kompozisyon, aynı zamanda mantıklı yazılacak bir rapor gibidir.
Bu rapora yeniden üretim yani gelecek nesilleri ortaya koymak için önem veririz.
*
Tatsız bir çağdayız; bir yerde eski uygarlık çözülüyor, gevşiyor, çürüyor.
Tatsız bir çağdayız; bir yerde eski uygarlık çözülüyor, gevşiyor, çürüyor.
Üstelik geleceğin de onun
yerini dolduracağını söylemek zor…
Bu insanlık tarihinin bir
tekrarı gibi görünse de artık dünyamızın kısa zamanda büyük fiziki problemlerle
karşılaşacağı söyleniyor.
Kuşkusuz felaketi önlemek
için her zamankinden daha sorumlu, daha mütevazi, daha ölçülü davranmak
zorundayız.
…………….
*Herkes tavsiyeye ihtiyaç
duyar.
Gün görmüş ne söylediğini bilen, dünyadan haberdar birinden gelen
tavsiyeye ise iki kere ihtiyaç duyar.
Hele de her bir insan ömrünün son derece hızlı yaşandığı , tükendiği
verimsiz kullanıldığı böyle bir devirde.
*Kimsenin sizi bulmasını
beklemeyin.
Nitelikli insanları siz arayın! Ben insanları arar bulurum.
Nitelikli insanları siz arayın! Ben insanları arar bulurum.
Esas olan 25’ine kadar öğrendiklerinizdir.
O yaşa dek okuduğunuz
kitaplar, seyrettiğiniz filmler, gördükleriniz hayatınız boyunca sizinle kalır.
Belli yaşlardan sonra öğrendiklerinizi aynı hızla unutuyorsunuz.
Belli yaşlardan sonra öğrendiklerinizi aynı hızla unutuyorsunuz.
40’lı yaşlar insana bir olgunluk, sakinlik derinlik getirir.
Birini 40’dan sonra daha iyi sevebilirsiniz, hatta daha iyi bir aşık olursunuz.
40’lı yaşlar hafızanın
gerilemeye başladığı ama bir hikmetin bir terennümün ve tasavvurun bir çağdan;
40’lı yaşlardan bahsediyoruz.
O vakte kadar insan bildikleriyle bu yaşlarda yapabildiği gibi derin ve ölçülü analiz yapamıyor.
Bu kadar güzel mısralar döktüremiyor.
Bu kadar güzel üsluplu yazılar ortaya koyamıyor.
Yani birikiminiz iyiyse artık bir olgunluk ve terennüm çağı başlıyor.
Daha bilge ve hakimhane
davranışa giriyorsunuz.
Bildiğiniz ölçüde çok güzel
mukayeselerde ve değerlendirmelerde bulunuyorsunuz.
Bunları elbette eski
birikiminizle yani 40’nıza kadar getirdiklerinizle yapıyorsunuz.
Şüphesiz bu birikimi güzel
bir şekilde değerlendirebilirseniz, 40 dan sonrası verimlilik açısından hakikatten
nefis bir şekilde geçer,
Keza olgunluk bakımından öyle ..
Mesela bir insana 40 sonra daha iyi sevebilirsiniz.
Hatta daha iyi bir aşık olursunuz.
Hiçbir zaman genç bir insanda
ki aşk çırpınmalarını yaşamazsınız.
Dostlarınızla, ilişkileriniz
de daha bilgece ve daha özverili olur.
Bu yüzden 40 ın üstünde devam
ettirdiğiniz dostluklar veya hemen kırkın kenarında kurduklarınız kalıcıdır.
40 dan sonrakilerin ise çoğu geçici olabilir ve daha geç dostluklar da söner gider.
*Her zaman kendi akranlarınızla buluşursanız, çok şey kazanamazsınız.
Tecrübelileri de dinlemeniz
gerekir.
Bu yaşlar artık topluma karşı bir döküm yapmaya
başladığınız yaşlardır.
Toplumsal sorumluluğunuzu her anlamda yerine getirdiğiniz bir dönemdir.
Bu çağını yaşayan bir insanın söz konusu sorumluluğu bilip ona göre davranması gerekir.
Madem bu çağın kıyısındasınız
gereğini yapmalısınız.
Bu dönemde yazdıkların
çizdiklerin daha başka olacak bunu fark edeceksin..
Başka türlü daha verimli bir çağ başlıyor.
Otorite oluyorsunuz,
derinleşiyor dinleniyor sonra da üstatlık
ustalık çağı başlıyor..
*Tavsiyeleri işe değil, kişiye
bakan insanlardan almalısınız.
Bu tipte insanlar sizin kim
olduğunuza nasıl bir birikimle geldiğinize neye ihtiyaç duyduğunuza bakar.
Yoksa ezbere tavsiye vermek çok kolaydır.
Hayatta en önemli şeylerden
biri de insanın kendisi için en doğru kararı alabilmesidir; ortada bir sıkıntı
varsa sürdürmeyeceksin.
-Beyninize yeni bir kapı
açılacak, size bir değer katacak insanlar bir araya geldiğinizde bir şey
öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız.
Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok bu yanlış için de tahih edilir.
Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok bu yanlış için de tahih edilir.
Dahası o yanlış bile
ortalıkta boş boş gezmekten daha iyidir.
*Dilinizi intibaınızı tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir.
Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz sabit kalmanız şart değildir.
*Dilinizi intibaınızı tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir.
Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz sabit kalmanız şart değildir.
*Becerilerinize gerçekten uyan mesleği seçiniz. Kendi kapasitenizin altında çalışmayın. Kendinize bol ya da dar gelen bir gömleği giymekten kaçının.
*Çocuğunuzu
sadece kendisi olduğu için sevin.
Bizde ki büyük yanılgılardan biri, insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından beklemesidir.
Bizde ki büyük yanılgılardan biri, insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından beklemesidir.
*Sevgiyle büyüyen her insan iyi bir insan olur.
Bu
hayatta ne yaşadıysanız yüzünüze yansır.
İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir.
İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir.
Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun , sevin.
İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir.
İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir.
Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun , sevin.
Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın.
Yüzünüz ifadesiz kalmasın.
*Entelektüel nedir? Üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Kendi
dünyasının dışıyla ilgilenendir.
*Kendinizi geliştirmek ve yetiştirmek istiyorsanız, işinizle gücünüzle ilgisi olmayan konularla da ilgileneceksiniz.
Gerekirse milletini halini dert edineceksiniz.
ATATÜRK HAKKINDA
-Atatürk
çağdaş bir subaydı; öyle yetişmişti. Selanik’teki hayatı onu buna hazırlamıştı.
Giyimi
, kuşamı, cemiyet hayatındaki duruşu ona göreydi.
Bir
kadınla flört etmeyi de flört etmeden
arkadaş olmayı da bilirdi.
Hayatı
macerayla, savaş alanlarında geçen bir insandı
arazi de geçen bu ömürde yüzlerce kitap okumayı da ihmal etmemiştir.
Cephe de bile kitap okumuştur, gerçek bir kitap tutkunuydu. Araştırmacı bir kişiliği vardı, akıl ve bilimden yanaydı.
Devrimci ve reformisttir. Ülkenin ihtiyaçlarınabu özellikleriyle cevap vermiş sorunlara çözüm getirmiştir.
Kendisi liderlik vasfıyla doğmuştu.
İleri görüşlü olduğundan olmayacak denilen şeylerin hayalini kurup gerçekleştirdiğinden ötürü de karizmatik diye tavsif edilebilir.
Cephe de bile kitap okumuştur, gerçek bir kitap tutkunuydu. Araştırmacı bir kişiliği vardı, akıl ve bilimden yanaydı.
Devrimci ve reformisttir. Ülkenin ihtiyaçlarınabu özellikleriyle cevap vermiş sorunlara çözüm getirmiştir.
Kendisi liderlik vasfıyla doğmuştu.
İleri görüşlü olduğundan olmayacak denilen şeylerin hayalini kurup gerçekleştirdiğinden ötürü de karizmatik diye tavsif edilebilir.
Karşı
durum olaylarda daha çok hiddet ve hakaretten çok zeka ile ısırmak gerekir.
SEYAHAT
Okumuş
insanın görmesi gereken beş şehir; Petra, Antakya, Palmira, Efes ve İskenderiye
İstanbul bile bu şehirlerden sonra ortaya çıkmıştır.
Şimdiki
gençlere söylüyorum, zahmetten kaçmayın Tren mi var atlayın, yol mu var gidin.
O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. Tecrübeyle görmek de güzeldir.
Ama gençlik enerjisiyle dolaşmak bir başkadır.
O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. Tecrübeyle görmek de güzeldir.
Ama gençlik enerjisiyle dolaşmak bir başkadır.
İLBER
ORTAYLI’NIN YEDİ ROTASI
-Müthiş ve dengeli bir
karışım görmek için;
İspanya, Barcelona Endülüs Toledo, Cordoba,
-Akdeniz’deki biz’i yaşamak için;
Dubrovnik, Saraybosna, Adriyatik kıyıları, Dalmaçya, Yunan adaları, Korfu,
Kefolanya, Zakintos, Girit,
-Hayattan bunaldığınız zaman; Bosna
-Kafanızı dinlemek, hayat
hakkında planlar yapmak, durup bir geriye bakmak için; Peşte, Buda, Budin,
Salzburg, Innsbruck, Graz, Litvanya
-Hayaller kurmak, tefekküre
dalmak için;
Semerkand, Buhara, Taşkent.
-Orta Asya coğrafyasını
keşfetmek için;
Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Doğu Türkistan, Kazakistan.
-Tüm
dünyada en sevdiğim şehir; İsfahan Yezd, Horasan,
SİNEMA HAKKINDA
Polonya
sineması büyük isimler çıkaran bir sinemadır.
Andrzej
Wajda, Krzysztof Kieslowski , Krzysstof Zanussi toplumu iyi tahlil eden
yönetmenlerdir.
Andrzej Wajda’nın bütün filmlerini seyretmelisiniz.
İstvan
Szabo, Zoltan Fabri, Luchino Visconti, Sergey Bondarçuk ..
Bizden ise; Lütfi Akad, Halil Refiğ mutlaka filmlerini seyredin.
Tavsiye filmler; Potemkin zırhlısı, Bir kuşak, Küller ve elmaslar, Vaatler ülkesi, Waterloo, Dünyayı sarsan on gün, Constans, Macarlar, Mephisto, Taraf tutmak, Torema, Dekomeronun aşk öyküleri, Roma, Satyricon, Leopar, Lanetliler, Venedik’te ölüm, Roma Açık şehir, İtalya’ya yolculuk, Bisiklet hırıszları, Umberto
MÜZİK
Rus müziğinin
en büyüğü bana kalırsa Çaykovski değil , Rahmaninov ve Sostakoviç’dir.
Operada
üç ismi dinlemeden olmaz, Verdi, Donizetti, Puccini..
İLBER ORTAYLI KİMDİR?
İlber Ortaylı, 21 Mayıs 1947 tarihinde Bregenz, Avusturya’da dünyaya gelmiştir.
Kırım Tatarı bir ailenin çocuğu olarak doğan Ortaylı, iki yaşındayken ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etti.
Ortaylı, 1965’te Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun oldu.
1970’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi’nin tarih bölümünü bitirdi.
Halil İnalcık, Mümtaz Soysal, Seha Meray gibi kişilerin öğrencisi oldu.
Halil İnalcık, Mümtaz Soysal, Seha Meray gibi kişilerin öğrencisi oldu.
Viyana üniversitesi Slavistik ve Orientalistik Bölümü’nde eğitim gören İlber Ortaylı, yüksek lisans çalışmasını Chicago Üniversitesi’nde Halil İnalcık ile yaptı.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 1974 yılında doktor oldu.
1979 senesinde de “Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu” çalışmasıyla doçent oldu.
1982 tarihinde devletin akademik politikalarına tepki olarak istifa etti.
Bu dönemde Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova, Roma, Münih, Strazburg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yaptı.
1989’da Türkiye’ye dönerek profesör oldu.
Yerli, ve yabancı dergilerde Osmanlı ve Rus tarihi ile ilgili makaleler yayınladı.
2002 senesinde Galatasaray Üniversitesi’ne, iki yıl sonra da Bilkent Üniversitesi’ne konuk öğretim üyesi seçildi.
2005 senesinde Topkapı Sarayı Müzesi başkanı oldu.
2012’de yaş haddinden emekli olan Ortaylı, görevi Ayasofya Müzesi başkanı Haluk Dursun’a devretti.
2012’de yaş haddinden emekli olan Ortaylı, görevi Ayasofya Müzesi başkanı Haluk Dursun’a devretti.
Birçok kitabı bulunan İlber Ortaylı, şu an Galatasaray Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nde Türk Hukuk Tarihi dersi vermektedir.
İlber Ortaylı, 2017 senesinde düzenlenen 29 Ekim Resepsiyonu'nda, Tarih alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü aldı.
BAZI ESERLERİ
Tanzimat'tan Sonra Mahallî İdareler
Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu
Osmanlı Aile Yapısı
Kırk Ambar Sohbetleri Avrupa ve Biz
Tarihimiz ve Biz
İlber Ortaylı Seyahatnamesi
İttihat ve Terakki
Hocaların hocası İlber hoca...
YanıtlaSilKesinlikle katılıyorum, özü sözü doğru insan...Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse:))
SilSevgili Barış Bey, ilginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilKendisini çok severim diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum.
Sevgiler..
Çokkkkk güzel alıntılar. Okumak istediğim bir kitap. Çokkkkk teşekkürler...
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim yorumunuz ve güzel heyecanınız için. Sevgiler.
Sil